Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

15 Nisan 2014 Salı

1 Mayıs Ve Kubilay

Erol Abi çimento torbasınıda elime tutuşturdu hepsi bitmişti. Artık evime dönüp güzel bi uyku çekecektim. Tam şu kum ve toz yuvasından ayrılıp gözümde saray gibi büyüyen evimin yolunu tutacaktım ki gece üçe kadar işin bitmeyeceğini söylediler. Bu kadar çalıştığımız yetmiyor bide işler yetişsin diye kendimizi öldürüyoruz hiç çekilecek dert değil ama bir yandan da şükrediyoruz gece dörtte varsak bile hiç olmadı buzdolabında bir iki lokma birşey görebiliyoruz. Erol Abi "hiç çekilecek dert değil" dedi . "dayanalım biraz sabrın sonu selamettir" dedim. Bir yandan çimento torbalarını taşıyor bir yandanda harç hazırlayan Salihin söylediği türküyü dinliyoruz. Salih yirmi yaşında ama bize ayak uydurabiliyordu iyi çocuktu aslında hepimiz iyi insanlarız hepimiz alın teriyle paramızı kazanıyoruz hiç bir kulun hakkına girmeden yiyiyoruz ekmeğimizi. "Paydos!" diye bağırdılar. Çalışan herkesin yüzü ve omuzları yorgunluktan çökmüş ama iş bittiği için hepsinin gözlerinden anlaşılabiliyordu rahatlama. İnşaat yerinin bekçisi Mahmut abiye selam verip yavaştan şantiyeden çıktık, Erol Abi ve Salih ile vedalaştık. Daha çok onlarla samimiydim diğer işçiler bana biraz soğuk davranıyorlar herhalde işi sevmedikleri için iş arkadaşlarına da pek sıcak bakmıyorlardı. Evim yakın olduğu için yürüyerek gittim. Eve vardığımda saat 4 buçuktu hemen yatmak istiyordum ama yemekte yemem lazımdı yoksa açlıktan uyuyamazadım hemen mutfağa geçtim. Ah şimdi bir karım olsaydıda hazırlasaydı iki lokma bir şey diye iç geçirdim ama bu maaşla kendimi bile doyuramazken birde karımın hali ne olacaktı onada kendim gibi sefalet çektiremem. Yemeğimi buzdolabından ocağa doğru taşırken babamla anneme göndereceğim aylık para geldi aklıma yarın ilk iş onu halletmek olacak dedim ve ocağı yaktım. Biraz camdan dışarı baktım kimsecikler yoktu. Eğer karşıki dairenin penceresinden uyanan biri buraya bakarsa herhalde benim deli olduğumu düşünür bu saatte yemek mi yenir der içinden. Neyapalım işimiz gerektirdiği için böyle yoksa bende ister miyim gecenin bu saatinde yemek yemeği. Neyse hemen yemeğimi bitirdim ve mutfaktan odama hızla geçtim nasıl uykuya dadığımı bile bilmiyorum anında uyudum. Sabah kalkınca ilk işim uykulu gözlerle saate bakmak oldu bir de ne göreyim saat dokuz, bizim iş sekizdeydi bu sefer kesin kovulacaktım. Hızla kıyafetlerimi giydim çantamı komidinin üstünden aldım ve apartmandan bir atlet gibi çıktım şantiyeye tam 10 dakikada vardım vardım ama patronun sert bakışları bana iyi şeyler olmayacağını anlatıyordu. İçeri girdiğim gibi eliyle oturmamı işaret etti koltuğa oturdum "Vay Kubilay Bey biraz daha geç kalsaydınız sizin yerinize geçici birini bulurduk yav" dedi. Benim diyecek bir şeyim yoktu çünkü hatamı bende biliyordum hem bu şartlar altında çalıştırıyorsun hemde sabahın köründe işi başlatıyorsun demeye kimsenin gözü yoktu, çünkü işten kovulurduk sessizce bekledim biraz sakinleşti ve " Bak bu iki oldu eğer bir daha olursa son olur kovulursun " dedi bende yüksek bir sesle " tamam!" dedim ve işime devam ettim herkes işinin başında sadece kendilerine verilen işi kimseyle konuşmadan yapıyordu. Bende göze çarpmamaya çalışarak işimi yaptım. Saat dokuz civarlarında iş bitti herkesin birbirinden kaçarak gideceğini düşünüyordum ki hepsi hep bir ağızdan yarın kaçta buluşacaklarını sordu. Ben donakalmıştım hiç biri birbirine selam vermezken bir randevunun toplantısını yapıyorlardı bir yandan mutlu olmuştum çünkü işçilerin tümü gülüşerek şakalaşarak konuşuyor ve bir şeyin saatini belirliyorlardı. Beni neden aralarına katmadıklarını merak ettim ve Salihe kafamı çevirdim "Salih yarın ne var düğün mü var bayrammı var" dedim o da sırıtarak abi yarın bir Mayıs dedi sevindim doğru ya bir Mayıs yarın dedim. Birbirinin varlığının bile farkında olmayan işçiler şimdi sohbet ediyorlardı. Bende aralarına girdim ve buluşmanın yarın dokuz buçukta kadıköyde olduğunu öğrendim daha sonra Erol abiden bir fikir geldi hepimiz iş kıyafetlerimizle gidecektik herkes bu fikri onayladı. Biraz sonra öğrendimki bu buluşmayı Mahmut Abi planlamış Mahmut Abi iri cüsseli, pala bıyıklı biriydi ondan böyle bir buluşmayı planlamsını bekleyemezdim ama insanları dış görünüşüne göre değerlendirmemek lazımmış demekki. Herşeyi kararlaştırdıktan sonra Mahmut Abi bizi evine çay içmeye davet etti. Çoğumuz bu hoş daveti kabul ettik ve gittik. Bir kaç kişi hariç onlarda karıları ve çocukları yanlız kalacağı için gelmediler. Eve vardığımızda Mahmut Abinin karısı ve iki çocuğu bize kapıyı açtı, evleri küçüktü ama her köşesi huzur kokuyordu mutluluk kokuyordu bizi salona geçirdiler ve meyve ikram ettiler çok misafirperver insanlar. Yaklaşık iki saat muhabbet ettik çayımızı içtik meyvemizi yedik sonra hepimiz evlere dağıldık. Bir Mayıs heyecanıyla uyuyamıyordum, sanki bayramı bekleyen çocuk gibiydim yatakta dödüm durdum sonradan dalmış gitmişim. Sabah sekizde uyandım rahat rahat kahvaltımı yaptım, çayımı içtim saat dokuza doğru gelirken camdan dışarı baktım resmen hava mis gibi bir Mayıs kokuyordu kuşlar bir ayrı ötüyor, rüzgar bir ayrı esiyordu. İşçi kıyafetlerimi giydim ve apartmandan dışarı çıktım insanların giydiğim kıyafet hakkında ne düşündü umrumda değildi ben bu kıyafetle alın terimi akıtıyor ve hakkımla ekmeğimi alıyordum ben işçiydim ve bununla gurur duyuyodum kadıköye giden otobüslerin gelmesini biraz bekledim ve bindim içimde bir coşku vardı bugün bayramdı, işçi bayramıydı. Kadıköye vardığımda akın akın insanlarla dolu meydanları sokakları gördüm. Hepsi benim gibi işçi ve hepsi benim gibi emekçiydi, hepimiz hakkımız için hepimiz emeğimiz için geldik buraya ve alnımızın ak teri bir vatan toprağı kadar değerliydi bu ülkeye.

Kubilay Yılmaz.

https://twitter.com/kblylm

http://kubilaydantasarim.blogspot.com.tr/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Facebook yorumları